Gece Gelen Mektup

Gece Gelen Mektup


Bölüm 1: Göl Kenarındaki Ev

Nilay, İstanbul’un kaosundan kaçıp Sapanca’daki küçük göl evine yerleşeli iki ay olmuştu. “Yavaş yaşa” mottosunu kalbine kazımıştı. Sabahları yürüyüş, öğleden sonraları resim, akşamlarıysa kitaplarla geçen sade ama huzurlu bir yaşam… Derken bir gece, posta kutusunda sararmış bir zarf buldu. Üzerinde ne gönderici vardı ne de damga.

Zarfın içinden çıkan notta tek bir cümle yazıyordu:
“Geçmişin seni bırakmadı Nilay, sen onu bıraktın sandın.”

Nilay o gece uyuyamadı. Geçmişi… Onca yıl önceki o olaydan söz ediyor olamazdı, değil mi?


Bölüm 2: İsimsiz Gölgeler

Takip eden günlerde benzer notlar gelmeye başladı. Kimi zaman kapının önünde, kimi zaman verandadaki koltuğa iliştirilmiş. Her biri daha da kişisel, daha da tedirgin ediciydi.
“Onu orada bırakabileceğini mi sandın?”
“Sakladığın şey sandığın kadar derinde değil.”

Nilay önce bir oyun olduğunu düşündü. Belki bir saplantılı hayran, belki de kötü bir şaka… Ancak üçüncü hafta gelen not, her şeyi değiştirdi. Notun içinde Nilay’ın 17 yaşındaki halinin bir fotoğrafı vardı. Yıkık dökük bir tren istasyonunda, gözleri korku dolu bir şekilde objektife bakıyordu.

Bu fotoğrafı kimse görmemeliydi. Çünkü o gün, Nilay’ın hayatındaki en büyük sırrı gömdüğü gündü.


Bölüm 3: O Gün Ne Oldu?

Yıl 2009’du. Nilay, lisenin son sınıfındayken gizlice ilişkisi olan tarih öğretmeni Yusuf’la birlikte kaçmayı planlamıştı. Ancak istasyonda Yusuf’un gelmesini beklerken başka biriyle karşılaştı: Zeynep.

Zeynep, Nilay’ın en yakın arkadaşıydı. Ve Nilay’ın ne yaptığını anlamıştı. Tartışma büyüdü, itişmeler oldu. Ve Zeynep, bir anlık dengesizlikle peronun kenarından aşağı düştü.

Tren… Fren yapamamıştı.

Polis geldiğinde Nilay şoktaydı. “Kazaydı,” dedi. Ama o anları gören biri daha vardı: istasyonun gece bekçisi.

Adam sustu. Nedense konuşmadı. Belki rüşvet, belki korku. Nilay da bu sessizliği kullanarak hayatına devam etti. Kimse onun suçlu olduğunu bilmedi.

Ta ki şimdiye kadar.


Bölüm 4: Gölün Altındaki Sır

Göl kenarındaki evde işler iyice tuhaflaşmaya başladı. Nilay geceleri gölde bir siluet görüyordu. Sanki bir kadın yüzüyordu… ya da batıyordu. Ay ışığında saçları suyun içinde dalgalanıyor, gözleri boşluğa bakıyordu.

“Zeynep mi bu?” diye sormaya başladı kendine. “Yoksa aklım mı oynuyor?”

Derken bir gece göle dalmaya karar verdi. El feneriyle, titreyen ellerle suya girdi. Dibe daldıkça kalbi çarptı. Ve orada, çamurun içinde bir kolye buldu. Zeynep’in kolyesi. Aynısı.

Ona mezar bile yapılmamıştı. Ama bedeni de bulunmamıştı…


Bölüm 5: İtiraf ve Ters Köşe

Ertesi gün Nilay jandarmaya gitti. “Ben… suçluyum,” dedi. “Onu ben öldürdüm. Kaza oldu ama kaçtım. Artık dayanamıyorum.”

Sorgu odasında tam ifade verirken içeri biri girdi. Gözleri cam gibi parlak, dudaklarında alaycı bir tebessüm vardı.
Zeynep’ti.

Ama nasıl?

Nilay nefes alamaz hale geldi. Zeynep masaya oturdu, “Kızım,” dedi, “Sadece görmek istedim, gerçekten pişman mısın?”

Meğerse… Zeynep ölmemişti. O gün düştüğü yerden mucizevi şekilde kurtulmuştu ama hafıza kaybı yaşamıştı. Bir köyde yıllarca sessiz sakin yaşamıştı. Ta ki birkaç ay önce, eski fotoğraflarını görünce her şeyi hatırlayana dek. Nilay’ın onu orada öylece bırakıp kaçtığını, polise bile haber vermediğini…

O mektuplar, o oyunlar… Zeynep’in planıydı.
İntikam değil, yüzleşme istiyordu. Nilay’ın gerçekten pişman olup olmadığını görmek.

Ama ters köşe burada bitmiyordu.


Bölüm 6: Gerçek Son

Olay basına yansıdı. “Genç kadının yıllar sonra ortaya çıkan hikayesi” manşetlerdeydi. Nilay suçsuzdu teknik olarak. Ama toplum onu affetmedi. “İnsani olarak suçlu,” dediler. Sosyal medyada linçler, iş fırsatlarının iptali, yalnızlık…

Zeynep ise ün kazandı. Hayatta kalma hikayesiyle televizyonlara çıktı, kitap yazdı.

Nilay bir gün, eski evine dönerken postada bir zarf daha buldu.
Zarfın içinden çıkan notta şunlar yazıyordu:
“Bazı hayaletler öldürülmez, sadece hatırlanır.”

Altında imza yoktu. El yazısı tanıdıktı.

Ama Zeynep’e ait değildi.

Çünkü gerçek şu ki…

Zeynep o trenin altında can vermişti.

Ve Nilay, kendi vicdanının Zeynep suretinde yarattığı hayalle yaşıyordu.



Bu içeriği paylaşın:

Leave a Comment

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir